Gebelik ve doğum kadın yaşamının en önemli kesitlerinden birisi olduğu için, genel olarak bu dönemi özel ve özgün yaşamaya hep bir merak olmuştur. Çocuk doğurma sayısının oldukça azalması kadınların bu döneme verdikleri önemde de bir artışa yol açmıştır. Ayrıca teknoloji ve haberleşme araçlarındaki gelişmeler her konuda olduğu gibi insanların gebelik dönemi  ve doğum konusundaki bilgilerinde bir artışa yol açmış ve bu konudaki alternatif gelişmelere de ilgilerinin artmasına yol açmıştır.

En çok sorulan sorular doğum şeklinin anne ve çocuk üzerine etkileri konusunda olmaktadır. Özellikle doğum ağrısı konusundaki korkular bazı hastaları sezaryen seçeneğine yöneltebilmektedir. Normal doğum konusunda kararlı hastalar ise özellikle çekilen ağrılar ve ağrısız doğumla ilgili sorularla karşımıza çıkmaktadır.

Ağrıların azaltılması konusu ile birlikte alternatif doğum yöntemleri ve bu arada su altında doğumla iligili sorularla da oldukça sık karşılaşıyoruz.

Su altında doğumla ilgili merak ve sorular daha çok bu konudaki eksik bilgi ve meraktan kaynaklanmaktadır. Bebeğin anne karnında su içinde yaşadığı ve bu nedenle su içerisine doğmasının da daha fizyolojik olacağı düşünülmekte ve suda doğumun esas olarak bebek açısından daha iyi olduğu düşünülmektedir.

Suda doğumun ilk defa 1805 yılında Fransa’da yapılmış olmasına karşın şu ana kadar bu konuda ciddi çalışmalar yapılmamıştır. 1985-1999 yılları arasında toplam olarak 150.000’nin üzerinde su altı doğumunun yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu konuda yapılan çalışmalar bütün olarak incelendiğinde su altında doğumun bebek açısından birçok riskleri olduğu görülmektedir. Öncellikle şunu belirtmek gerekir ki suda doğum bebek açısından bir avantaj sağlamamakta, anne için kanıtlanmamakla birlikte daha aza ağrıya neden olmaktadır. Yani suda doğum bebek için değil, belki anne için daha avantajlı görünmektedir. Bu konuda yapılan çalışmalar incelendiğinde şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır:

Çalışma Sonuçları:

1. Genel olarak su altında doğumun daha iyi olduğun dair kanıt bulunmamaktadır.

2. Bebekte su yutulmasına bağlı olarak kandaki tuz oranı düşebilmekte ve bu beyin fonksiyonlarında bozulmaya neden olabilmektedir. Bu nedenle suya tuz eklenmesi önerilmektedir.

3. Bebeğe sudan mikrop bulaşabilmektedir. Ayrıca gebe kadının dışkısında buluna bazı mikroplarda bebeğe bulaşabilmektedir.

4. Su altında doğumda bebek doğduktan hemen sonra dışarıya çıkarılması gerekir. Bu çıkarma sırasında göbek kordonunda hızlı veya fazla çekilmeye bağlı olarak kopmalar görülebilmektedir. Bu da sonuç olarak bebekte kan kaybına neden olmaktadır.

5. Nadirde olsa bebekte boğulmalar görülebilmektedir.

6. Bebekte omuzun çıkmaması ve bebekte bir sıkıntı olduğu halde geç doğum gibi risklerde görülebilmektedir.

7. Su havuzunda uzun süre kalma sonucunda annenin ateşi yükselebilmektedir. Anne vücut ısısındaki artış cilde olan kan akımının artması ve rahime giden kan akımının azalmasına neden olabilmektedir. Anne vücut ısısındaki artışla birlikte bebek kalp atımlarında ve metabolizmasında artış olmaktadır. Bebekteki metabolizma artışı ve rahime giden kanın azalması bebekte oksijenlenmenin bozulmasına neden olabilmekte ve bunun süresinin uzaması da beyin fonksiyonlarını bozabilmektedir.

Sonuç olarak suda doğumun şu an için kanıtlanmış bir avantajı bulunmamaktadır. Annenin daha az ağrı çektiği konusu da henüz kanıtlanmamıştır. Ancak bu konuda yeterli çalışma bulunmaması dolayısı ile bu doğum şekline tamamen karşı olduğumuzu da söylemek şu an için olası değil. Sadece bu konuda geniş ve iyi planlanmış çalışmalar yapılması gerektiğini ve bu çalışmalar sonuçlanıncaya kadar hastalara önerilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.

Doç. Dr. Ramazan MERCAN

CEVAP VER

Yorumunuzu girin
İsminizi girin

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.