Home Uzmanlık Dalları Göz Sağlığı Diyabet ve Göz Sağlığı

Diyabet ve Göz Sağlığı

0

Diyabet yani şeker hastalığı en sık rastlanan kronik hastalıklardan birisi. TURDEP-II çalışmasına göre Türkiye’de ki erişkin toplumun % 13,7 si diyabetli ve bu oran yıllar geçtikçe artıyor. Diyabetin kendi başına yarattığı sorunların yanı sıra birçok organımızı da olumsuz yönde etkiliyor. Bu organlardan biri de gözlerimiz. Diyabet göz sağlığı üzerinde  oldukça önemli bir rol oynuyor. Üstelik diyabetik retinopati, diyabetik maküla ödemi (DME), katarakt ve glokom gibi diyabetik göz hastalıkları, ciddi görme kaybı ve körlüğe neden olma potansiyeline sahipler.

Diyabetik Göz Hastalıkları

Diyabetten kaynaklanan kronik olarak yüksek seyreden kan şekeri, retinadaki küçük kan damarlarına hasar vermeye başlar. Göz dibindeki damarlar sertleşir, genişler. Yeni damarlar oluşmaya başlar. Diyabetik retinopati olarak adlandırılan bu durum diyabetli kişilerde görme kaybının en yaygın nedeni ve çalışma yaşındaki yetişkinler arasında görme bozukluğunun ve körlüğün önde gelen nedenidir.

Diyabetik retinopatisi olan hastaların yaklaşık yarısında Diyabetik maküla ödemi (DME) gelişir. Diyabetik retinopatinin bir sonucu olarak, makula adı verilen retina bölgesinde ödem oluşur.

Diyabet ve göz sağlığı denilince akla gelen diğer bozukluklar katarakt ve glokomdur.

Katarakt, göz merceğinin bulanıklaşmasıdır. Diyabetli yetişkinlerde katarakt gelişme olasılığı diyabetli olmayanlardan  2-5 kat daha yüksektir. Diyabetli kişilerde katarakt daha erken yaşta gelişir.

Glokom, gözün optik sinirine (gözü beyne bağlayan sinir lifleri demeti) zarar veren bir grup hastalıktır. Yetişkinlerde diyabet, glokom riskini neredeyse iki katına çıkarır.

Tüm diyabetik göz hastalıkları, ciddi görme kaybı ve körlüğe neden olma potansiyeline sahiptir.

Diyabetik Retinopati

Retinopati retinayı (gözün arka kısmında ışığın üzerine düştüğü dokular)
besleyen ince kan damarlarının zarar görmesi demektir. Damarlara zarar gelmesi
kan sızıntısına (hemoraji) neden olur.

Diyabette kronik olarak yüksek seyreden kan şekeri, retinadaki küçük kan damarlarına hasar vermeye başlar. Göz dibindeki damarlar sertleşir, genişler. Diyabetik retinopatinin bir başka özelliği de retina yüzeyinde yeni kan damarlarının oluşmasına neden olabilmesidir. Bu yeni damarlar kolayca kanar.

Diyabetik retinopati dört aşamada görülebilir:

  1. Hafif proliferatif retinopati. Hastalığın bu ilk aşamasında retinadaki minik kan damarlarında mikroanevrizmalar olarak adlandırılan küçük balon benzeri şişlikler ortaya çıkar. Bu mikroanevrizmalar, retinaya sıvı sızdırabilir.
  2. Orta derecede proliferatif retinopati. Hastalık ilerledikçe, retinayı besleyen kan damarları şişebilir ve deforme olabilir. Ayrıca kan taşıma yeteneklerini de kaybedebilirler. Her iki durum da retinanın görünümünde karakteristik değişikliklere neden olur ve diyabetik maküla ödemi oluşumuna katkıda bulunurlar.
  3. Şiddetli proliferatif retinopati. Çok daha fazla kan damarı tıkanmış, retinanın birçok bölgesi kan akışından mahrum bırakılmıştır. Bu alanlar yeni kan damarları oluşumu için büyüme faktörlerini salgılar.
  4. Proliferatif diyabetik retinopati (PDR). Bu ileri aşamada, retina tarafından salgılanan büyüme faktörleri, retinanın iç yüzeyi boyunca ilerleyen yeni kan damarlarını oluşturur. Oluşan bu yeni kan damarları kırılgandır, bu da onları sızdırma ve kanama olasılığını artırır. Genellikle aniden görme kaybına da neden olabilen şiddetli kanama nedeniyle görüş bulanıklaşmaya başlar. Eşlik eden skar dokusu, retina dekolmanına neden olabilir . Retinayı duvardan soyulmuş duvar kağıdı gibi altta yatan dokudan çeker. Retina dekolmanı kalıcı görme kaybına yol açabilir.

Risk Faktörler:

Her tür diyabetli (ister tip 1, ister tip 2 , isterse gebelik diyabeti) kişiler diyabetik retinopati açısından risk altındadır. Diyabetin uzun süresi riski arttırır. Aslında diyabet teşhisi konan kişilerin yüzde 40 ila 45’inde diyabetik retinopatinin bir evresi vardır, ancak yaklaşık yarısı bunun farkındadır. Gebelik diyabetinde, diyabetik retinopatinin hızlı başlangıçlı olabilir.

Belirtiler:

Diyabetik retinopatinin erken evrelerinde genellikle hiçbir semptom görülmez. Hastalık genellikle görme yeteneğini etkileyene kadar fark edilmeden ilerler. Retinal kan damarlarındaki kanama “yüzen” lekelerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu noktalar bazen kendi başlarına düzelir. Ancak  tedavi edilmezse kanama sıklıkla tekrar eder ve kalıcı görme kaybı riskini artırır.

Diyabetik retinopati tamamen ağrısız olmakla birlikte genellikle ani körlüğe neden
olur. Ani körlük kan damarları gözün vitröz jelininin (gözü dolduran jel madde) içine
kanadığı için meydana gelir. Kanama gözün içinde görüşü engelleyen koyu renkli bir perde olarak ortaya çıkar.

Bazen haftalar, bazen aylar sonra sızan kan abzorbe edilebilir ve görüş düzelebilir.

Diyabetik retinopatinin diğer belirtileri arasında küçük benekler, çizgiler, bulanık
görme, gece iyi görememe ve parlak ya da loş ışığa uyum sağlamakta güçlük
çekme sayılabilir.

Vitröz jel içine doğru meydana gelen şiddetli kanama yeni kan damarlarının ve
fibröz liflerinin meydana gelmesine neden olabilir. Bu çok ciddi bir durumdur çünkü
bu fibröz lifler büzülerek retinayı yerinden çıkarabilir – bu da düzeltmesi oldukça
zor bir retina dekolmanı türüdür. Tedavi bazen hasarı engelleyebilmekle birlikte,
bazı durumlarda körlük kalıcı olabilir.

Diyabetik maküla ödemi oluşursa, bulanık görme neden olabilir.

Tanı

Diyabetik retinopati tanısı bir oftalmolog (göz doktoru) tarafından bir oftalmoskopla
(gözünüzün içini incelemekte kullanılan, ucunda bir ışık olan cihaz) retinanın arka
kısmına bakılarak konur.

Diyabetliyseniz, kanama ve anormal kan damarı oluşumu olup olmadığını görmek
için düzenli olarak (en az yılda bir defa) gözlerinizi kontrol ettirmeniz gerekir.

Diyabetik retinopati tanısı ne kadar erken konursa, tedavinin etkili olma ihtimali de
o kadar artar. Ardından daha başka testler için bir oftalmoloğa (göz doktoru) sevk
edilirsiniz.

Oftalmolog size floresan anjiyogrofi adı verilen bir işlem uygulayabilir. Kolunuzdan
bir boyar madde enjekte edilir ve boyar madde gözünüze ulaşır. Bu sayede
retinanızdaki kan damarlarının görülmesi kolaylaşır ve ayrıca yırtılmış damarların
ya da sıvı sızıntısının olup olmadığı da kontrol edilir. Ayrıca aşağıdaki testlerde yapılabilir:

  • Görme keskinliği testi. Bu göz testi testi, bir kişinin çeşitli mesafelerde görme yeteneğini ölçer.
  • Tonometri. Bu test, göz içindeki basıncı ölçer.
  • Pupil dilatasyonu. Gözün yüzeyine damlatılan damlalar pupili genişletir. Bu da retina ve optik sinirlerin incelenmesine sebep olur.
  • Optik koherens tomografi (OCT). Bu teknik ultrasona benzer, ancak vücut içindeki dokuların görüntülerini yakalamak için ses dalgaları yerine ışık dalgaları kullanır. OCT, göz gibi ışığın girebileceği dokuların ayrıntılı görüntülerini sağlar.

Tüm bu tetkiklerle kan damarlarındaki değişiklikler, kan sızıntısı, makula ödemi, lensteki değişiklikler, sinir dokusundaki hasar tesbit edilebilir.

Korunma

Diyabet hastaları görme yeteneklerini  nasıl koruyabilir?

Diyabetik retinopati nedeniyle kaybedilen görme bazen geri döndürülemez. Bununla birlikte, erken teşhis ve tedavi körlük riskini yüzde 95 oranında azaltabilir. Diyabetik retinopati de genellikle erken belirtiler olmadığı için, diyabetli kişiler yılda en az bir kez kapsamlı bir göz muayenesi yaptırmalıdır. Diyabetik retinopatisi olan kişilerde ise daha sık göz muayenesi gerekebilir. Hamile olan diyabetli kadınlar, mümkün olan en kısa zamanda kapsamlı bir  göz muayenesi yaptırmalıdır.. Hamilelik sırasında ek muayeneler gerekebilir.

Diyabet kontrol altına alınırsa diyabetik retinopatinin başlangıcı ve kötüleşmesi yavaşlar.

Kan şekeri değerleri  olabildiğince normale yakın tutulmalı, kontrol altına
alınmalıdır. İdeal olan kan şekeri seviyesi yemek öncesinde 90-130 mg/dL, yemek sonrasında ise 180 mg/dL olmasıdır. Bunu sağlamak için,binsulin gibi ilaçlar alınması gerekebilir. Ayrıca sağlıklı beslenme ve kilo kontrolü de önemlidir.

Özellikle diyabetliler sigarayı bırakmalıdır. Sigara kan damarlarını daraltarak
komplikasyon yaşama riskini artırır. Ayrıca alkol tüketimini de sınırlandırmak
gerekir çünkü çok fazla alkol almak tansiyonu yükseltir .

Tedavi

Diyabetik retinopati tedavisi hastalığın hangi aşamada olduğuna bağlı olarak değişiklik
gösterir.

Genellikle proliferatif diyabetik retinopati (PDR) veya diyabetik makula ödemi gelişinceye kadar tedavi gerekmez.  Ancak yine de hastalığın ilerlemesi halinde erken fark edilebilmesi için düzenli olarak göz muayenesi yapılmalıdır.

Ağır derecede proliferatif olmayan diyabetik retinopatisi olan kişilerde PDR gelişme riski yüksektir ve her 2-4 ayda bir kapsamlı bir  göz muayenesi gerekebilir.

Diyabetik makula ödemi (DME) nasıl tedavi edilir?

DME, tek başına veya kombinasyon şeklinde tedavi edilebilir.

  • Anti-VEGF Enjeksiyon Terapisi.  Anti-VEGF ilaçları, vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) adı verilen bir proteini bloke etmek için vitreus jeli içine enjekte edilir. Bu da yeni anormal damar gelişimini ve makulada ödem oluşmasını engeller. VEGF’yi bloke etmek, anormal kan damarı büyümesini tersine çevirebilir ve retinadaki sıvıyı azaltabilir. Mevcut anti-VEGF ilaçları Avastin (bevacizumab), Lucentis (ranibizumab)  Eylea (aflibercept) ve Macugen (pegaptanib)dır. Çoğu kişide tedavinin ilk altı ayı boyunca aylık anti-VEGF enjeksiyonları gerekir. Daha sonra enjeksiyonlara daha az sıklıkta ihtiyaç duyulur.
  • Kortikosteroidler. Göze enjekte edilen veya implante edilen kortikosteroidler, tek başına veya DME’yi tedavi etmek için başka ilaçlarla veya lazer cerrahisiyle kombinasyon halinde kullanılabilir. Ozurdex (deksametazon) implantı kısa süreli kullanım içindir, Iluvien (fluosinolon asetonid) implant ise daha uzun ömürlüdür. Her ikisi de biyolojik olarak parçalanabilir ve DME’yi baskılamak için sürekli bir doz kortikosteroid salgılar. Gözde kortikosteroid kullanımı katarakt ve glokom riskini artırır. Kortikosteroid kullanan DME hastaları, göz ve glokomda artan basınç için izlenmelidir.

Proliferatif diyabetik retinopati (PDR) nasıl tedavi edilir?

PDR, bazen panretinal lazer cerrahisi veya panretinal fotokoagülasyon olarak adlandırılan  lazer cerrahisi ile tedavi edilir.

lazer tedavisi

Proliferatif retinopati de , anormal kan damarlarının daha fazla büyümelerini engellemek üzere yakmak için lazer tedavisi kullanılabilir. Lazer tedavisi kan damarlarını doğrudan hedef almaz, retinanın etrafında oksijensiz kalmış olan damarları yakar. Görüş kaybı varsa bunu iyileştiremez ancak görüşün daha da kötüleşmesini engelleyebilir.

Tedavi bir seansta tamamlanabilse de, bazen iki veya daha fazla seans gerekebilir. Merkezi görüşü koruyabilse de,  bazı yan (çevresel), renk ve gece görüşü kaybına neden olabilir.

Yakın zamandaki çalışmalar, anti-VEGF tedavisinin sadece DME’nin tedavisi için etkili olmadığını, aynı zamanda PDR dahil olmak üzere diyabetik retinopatinin ilerlemesini yavaşlatmak için de etkili olduğunu, dolayısıyla anti-VEGF’nin PDR için birinci basamak tedavi olarak gittikçe arttığını göstermiştir.

Vitrektomi nedir?

Vitrektomi, gözün merkezinde vitreus jelin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. İşlem, vitreus içine şiddetli kanamayı tedavi etmek için kullanılır ve lokal veya genel anestezi altında gerçekleştirilir.

Kaynaklar:

 

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Yorumunuzu girin
İsminizi girin

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Exit mobile version