Home Aile Sağlığı Kadın Sağlığı Tüp Bebek Medya ve Gerçekler

Tüp Bebek Medya ve Gerçekler

0
“Son zamanlarda gazetelerde tüp bebek konusu ile ilgili olarak peş peşe haberlerin çıktığını ve bunların çoğunluğunun tamamen hasta çekimine yönelik olduğunu üzüntüyle izliyorum.”

Kapitalizmde üretilen bir malın iyi pazarlanması ve dolayısı ile kar etmenin en önemli yollarından birisi iyi reklam yapılmasıdır. Ancak aynı yöntemler sağlık alanında uygulanmaya çalışıldığı zaman olay ümit tacirliğine dönüşmektedir. Özellikle Türkiye gibi sağlık alanında bilgilenmenin oldukça yetersiz olduğu ülkelerde sansasyonel haberlerle bu konuda ümitsiz olan hastalar için bir çekim alanı oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Gazete veya dergilerde “yeni bir yöntem” diye yayınlanan haberler araştırıldığında bu yöntemlerin her zaman için yeni olmadığını ve birçok klinikte halen rutin olarak uygulanmakta olduğunu görebiliyoruz. Medyanın sağlık danışmanlığının yeterli olmaması ve bu haberler için gelir sağlanması bu haberlerin kolayca yayınlanmasını sağlamaktadır.

Halk arasında medyada daha çok boy gösteren hastane veya hekimlerin daha iyi olduğu şeklinde bir inanç bulunmakta. Ve bu da sağlık alanında reklama gidilmesinin temelini oluşturmaktadır. Ancak unutulmaması gereken medyada sağlıkla ilgili çıkan haberlerden de diğer reklamlarda olduğu gibi çoğunlukla bir gelir sağlandığıdır.

Son zamanlarda gazetelerde tüp bebek konusu ile ilgili olarak peşpeşe haberlerin çıktığını ve bunların çoğunluğunun tamamen hasta çekimine yönelik olduğunu üzüntüyle izliyorum. Ben de bir tüp bebek merkezinde çalıştığım için hastaların nasıl ümitlendiğini ve bizimle görüşmesinden sonra ne tür bir hayal kırıklığı yaşadığını net olarak görebiliyorum. Özellikle bu grubun içerisinde gebelik şansının yok denecek kadar az olduğu bir alt grubun bu tip haberlerle kısa bir süre için de olsa pazar alanına çekilmeye çalışılmasının tıbbi etikle bağdaşmadığını düşünüyorum.

Şimdi kısaca tüp bebek süreci ve bu konudaki yeniliklere değineceğim:

Tüp Bebek veya Mikroenjeksiyon yöntemi için uygun olduğu düşünülen çiftlerde yumurtalıkların uyarılması, yumurta toplama, döllenme ve oluşan embryoların rahim içerisine yerleştirilmesi süreçleri sırasıyla uygulanır. Hiç sperm görülmeyen hastalarda ise PESA, TESA veya TESE gibi işlemlerle sperm bulunmaya çalışılır ve bulunan hastalarda yine döllenme ve embryo transferi işlemlerine geçilir. Standart tüp bebek işlemlerine ek olarak bazı işlemlere etkinliği tartışmalı olmakla birlikte başvurulabilir.

Assisted Hatching (Destekli Yuvalama):

Destekli yuvalamanın gebelik oranları üzerindeki etkisi tartışmalı olup, rutin olarak bütün hastalara uygulanmamaktadır. Destekli yuvalamada embryoların dış zarı inceltilerek rahim içerisine tutunma şansının artırılması amaçlanmaktadır. Ancak bu konuda çok sayıda çalışma yapılmakla birlikte gebelik şansını artırdığı ortaya konmamıştır. Ayrıca embryolara uygulanan bu işlemin potansiyel olarak zararlı olabileceğini de düşündürmektedir. Bugün için 35 yaşın üzerinde, embryo dış zarı kalın, embryo kalitesi kötü, FSH değeri yüksek ve daha önce başarısız denemesi olan hastalara uygulanmaktadır. Bu grup hastalarda yararlı olabileceği düşünülmekte ve az sayıda da çalışma olsa bunu desteklemektedir.

Destekli yuvalama mekanik olarak, kimyasal yöntemlerle veya lazerle yapılabilir. Burada uygulanan yöntemin başarı sonuçlarına etkisi gösterilememiştir, ancak lazer yönteminde işlem daha kolay ve kısa süre içerisinde yapılabilmektedir.

Bu konuda 1-2 yıl önce yapılan haberlerde lazer yöntemi ile %80 oranında gebelik elde edildiği şeklinde gerçekdışı haberler çıkmıştı.

Embryo Dondurma

Embryo dondurma artık bütün tüp bebek merkezlerinde elde edilen embryoların fazla olması durumunda kalanların saklanması işlemidir. Burada hasta gebe kaldığı takdirde kalan embryolarını ilerde tekrar çocuk istediği zaman veya gebe kalamayan hastalar daha basit ve ucuz bir hazırlık işleminden sonra alabilmektedir.

Blastosist Transferi

Tüp bebek işleminde oluşan embryolar genellikle yumurta toplama işleminden 2-3 gün sonra rahim içerisine transfer edilmektedir. Ancak bazı çalışmalarda embryoların 5-6 gün dışarıda bekletilmesi ve bu süre içerisinde hala yaşayan embryoların transfer edilmesi işlemi gebelik oranlarının artığının gösterilmesi üzerine basında blastosist transferi ile ilgili haberlerde de bir artış gözlenmiştir. Bu haberler bu konuda yeterli bir deneyim olmadan yayınlandığı için yine bilgilendirmeye yönelik değil, yine pazarlama taktiklerinin bir parçası olmuştur. Nitekim daha sonra yapılan birçok çalışmada blastosist transferinde gebelik oranlarında önemli bir artış olmadığı, ancak çoğul gebelikleri azalttığı gösterilmiştir.

Kök Hücresi Çalışmaları:

Dünyada kök hücresi ile ilgili çalışmalara hızla ilerlemekte ve şu anda özellikle kan kanseri olan hastalarda başarılı sonuçlar elde edilmeye başlanmıştır. Şu an için kök hücre kaynağı olarak kordon kanı, erişkin kök hücreleri veya tüp bebek işlemleri sırasında elde edilen fazla embryolar kullanılabilmektedir. Kök hücre kullanımı ile yakın bir gelecekte başta kan hastalıkları olmak üzere, birçok hastalığın tedavi edilebilecek hale gelecektir. Üreme alanında da bu konuda teorik olarak yumurta ve sperm olmaması gibi durumların tedavi edilebileceğini söyleyebiliriz. Ancak henüz deneysel aşamalarda olan bu yöntemlerin basında hemen yeraldığını ve rutin uygulanan bir yöntem gibi tanıtıldığını görüyoruz.

Preimplantasyon Genetik Tanı (PGD)

PGD tüp bebek işleminde embryolar anne rahmine verilmeden önce genetik olarak taranması ve sadece normal olan bebeklerin transfer edilmesidir. PGD’nin en önemli uygulama alanı ailede çocuğa geçebilecek genetik bir hastalığın olması ve normal embryoların seçilmesi işlemi ile bunun önlenmesidir.

Ayrıca 35 yaşın üzerinde olan, tekrarlayan düşükleri olan, tekrarlayan başarısız tüp bebek denemeleri olan ve azospermisi (hiç spermi olmayıp, cerrahi yöntemlerle sperm bulunan) olan hastalarda da uygulanması önerilmektedir. Yani şu an için dünyanın hiçbir yerinde tüp bebek uygulanan bütün hastalara uygulanmamaktadır.

PGD’nin gebelik oranlarında bir artmaya neden olup olmadığı tam olarak bilinmektedir. Genel olarak yapılan çalışmalarda gebelik oranlarında önemli bir artış gözlenmezken, düşük oranlarında bir azalmaya yol açtığı görülmüştür.

Gazetelerde “seçilmiş bebekler” başlığı ile çıkan haberde sanki tüp bebek uygulanan bütün hastalarda PGD yöntemi bütün tüp bebek uygulanan hastalara uygulanıyor gibi gösterildi. Bu konuda tüp bebek için başvuran bütün hastalar genetik tanı yapıyor musunuz? Sorusunu yöneltiyor ve sizin durumunuzda hayır yanıtı alınca bize kuşkuyla bakıyordu. Ayrıca hastalar telefonda direk olarak orada Genetik Ünitesi var mı? sorusunu yöneltiyordu.

Zamk Yöntemi:

Zamk yöntemi embryoların rahim içerisine yapışmasını artırmak için kullanılan bir yöntemdir. Bu konuda henüz çok az sayıda çalışma olup, gebelik oranlarına etkisi konusunda bir şey söylemek için henüz çok erken. Gebelik oranlarında esas rolün embryoda olduğu ve rahime ait faktörlerin rolünün çok az olduğu düşünülürse yapıştırıcı (zamk, glue) nın gebelik oranlarında çok ciddi bir artışa neden olmayacağı söylenebilir. Ancak bu konuda hemen basınımızda gebe kalmayan hastalar için bir çözüm olarak gösterildi ve bu konuda gelen sorularda ciddi bir artışa neden oldu.

Somatik Hücre Haploidizasyonu:

Burada bir eşey hücresi ile somatik bir hücreni döllenmesi sağlanmakta ve dolayısı ile sperm veya yumurta hücresi olmayan çiftler için önemli bir tedavi seçeneği olarak görülmektedir. Sonuçta oluşan embryolar hem anne, hem de babanın genetiğini taşımaktadır. Ancak bu konudaki çalışmalar henüz başlangıç aşamasında olup, rutin olarak uygulanmaktadır. Oluşan embryoların büyük bir bölümünün genetik olarak anormal olması en önemli dezavantajı oluşturmaktadır.

Bu bilgilerin ışığında hastaların yanlış yönlendirilmemesi, duygusal açıdan sömürülmemesi için hekimlerin bu konulara çok dikkat etmeleri gerektiğini düşünüyor ve henüz bilimsel etkinliği kanıtlanmamış yöntemlerin hastalara kesin çözüm gibi gösterilmesinin tıbbi etiğe uygun olmadığını düşünüyorum. Çözüm şansı çok az olan veya olmayan hastalar bu tip haberlere çok duyarlı olmakta ve etkinliğini bile sorgulamadan dört elle sarılmaktadır. Bir zamanlar bilim camiasından bile birçok insanın yakınları veya kendileri için “zakkum” tedavisine başvurduğunu biliyorum. Ancak duygusal açıdan oldukça duyarlı olan bu grup hastalarda her başarısızlık çok daha büyük yıkımlara yol açmaktadır.

Sonuç olarak hasta çekmeye yönelik bu tip haberler yapmanın tıbbi etikle bağdaşmadığını, halkında bu tip haberlere temkinli yaklaşması gerektiğini düşünüyorum

Doç. Dr. Ramazan MERCAN

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Yorumunuzu girin
İsminizi girin

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Exit mobile version