İnsan beyni yaşamımız boyunca enerjiye doymak bilmez. Beynimizdeki nöronal ağlar sürekli olarak kendilerini yeniden şekillendirdiği ve sinyalleri ilettiği için, beyin hücrelerinin sürekli yakıt ikmali yapması gerekir. Ancak tüm bu aktivite aynı zamanda beyin dokusunu hiç bitmeyen bir oksidatif serbest radikal ve protein kalıntıları akışıyla doldurur. Yani atılması gereken bir yığın çöp oluşturur.

Beynin, sağlıklı olarak çalışabilmesi için oluşturduğu bu metabolik atıkların sürekli olarak uzaklaştırılması gerekiyor. Aslında tüm nörodejeneratif hastalıklar (Alzheimer,Parkinson, Huntington gibi ilerleyici dejenerasyona ve / veya sinir hücrelerinin ölümüne yol açan tedavi edilemez ve hastayı güçten düşüren hastaliklar) hücresel atık ürünlerin birikmesiyle ilişkili. Yanı beynımızde oluşan zehirli atıkları gidermek için beynin çöp boşaltım sisteminin nasıl çalistiginin iyice araştırılması gerekiyor.

Tüm vücudumuzda atıkların uzaklaştırılması temel bir biyolojik işlevdir ve bu görev genellikle lenfatik sistem tarafından gerçekleştirilir. Ancak lenfatik sistem beyne kadar uzanmaz. Çünkü vücudun savunma sistemleri beynimizi kan-beyin bariyeri adı verilen ve hangi moleküllerin girip çıkabileceğini kontrol eden karmaşık bir ağ geçidi sistemiyle adeta bir çelik kasaymış gibi korur. Sonuç olarak, uzun yıllar araştırmacılar beynin kendi artıklarını ne yaptığını hiçbir zaman tam olarak anlamamıştır. Bunun en önemli sebeplerinden biri atıkların akıbetiyle ilgili hiçbir bulgunun beyin dokusu örneklerinde tespit edilememesidir.

Glimfatik Sistem

Ancak son yillarda canlı beynin derinliklerine bakılmasını sağlayan iki-foton mikroskobi adı verilen yeni bir görüntüleme teknolojisinin ortaya çıkması ile beyindeki atıkları yıkamaktan sorumlu olan Glimfatik Sistem tanımlandı.
Danimarkalı sinirbilimci Maiken Nedergaard tarafından tanımlanan Glimfatik Sistem hücre dışı proteinler, fazla sıvı ve metabolik atık ürünler için adeta bir kanalizasyon işlevi görüyor. Bulgular kisaca beyin omurilik sıvısının beyni besleyen atardamarların dış çeperindeki paravasküler boşluklar boyunca hızlı bir şekilde beyne girdiğini, beyin dokuları arasında bulunan interstisyel sıvıyla değiş tokuş edildigşnş ve benzer şekilde, interstisyel sıvının beyin parankiminden büyük drenaj damarlarını çevreleyen paravasküler boşluklar yoluyla uzaklaştırılıp en sonunda lenfatik sisteme ve oradan da karaciğere aktarıldığını ve burada nihayetinde parçalanark temizlendiğini gösteriyor.


Beyni besleyen kan damarlarını bir borunun içine yerleştirilmiş ikinci bir boru olarak hayal edin.Atıkları temizleyen Glimfatik sistem sıvısı ise dıştaki boru ile içteki kan damarı arasında kalan boşlukta dolaşıyor. Bu sistemde kolayca tahmin edilebileceği gibi arteriyel nabız paravasküler sıvı hareketi için önemli bir itici güç olduşturur.Yani serebral arteriyel nabız arttığında veya azaldığında, paravaküler BOS akışı artar veya azalır. Damar tamamen tıkandığında ise atıları uzaklaştıracak kanalizasyon sistemi de tıkanmıştır.

Yani beyin damarlarını her daim açık tutmak hem beyin hücrelerinin yeterince kanlanarak yaşamlarını sağlıklı olarak sürdürmelerini hem de alzheimer, parkinson huntigton gibi nörodejeneratif hastalıklara neden olabilecek metabolik artıkların atılımı için hayati öneme sahiptir.

Neyse ki insan vücudu denilen bu mükemmel makine beynimizin atıklardan arınması işini uykuyla birlikte sağlayacak şekilde tasarlanmış. Araştırmalar, uykunun en önemli görevlerinden birinin beynin kendini derinlemesine temizlemesine yardımcı olmak olduğunu gösteriyor. Aslında uyanıkken de atıklar glimfatik sistem yoluyla bir miktar temızleniyor ancak bu temizleme işi derin uyku sırasında büyük ölçüde artıyor.

Sözün özü, her gece yeterince derin uyku almazsanız, beyin, hafızanıza ve entelektüel yeteneklerinize zarar verebilecek bir sürü zehirli atık ürün yığınlarıyla tıkanabilir. Lütfen her gece 7-9 saat düzenli olarak uyumaya gayret edin.

CEVAP VER

Yorumunuzu girin
İsminizi girin

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.